Adem ile Havva
Araf Suresi 11-27 Ayetleri
11. Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı.
12. Allah, “Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi. (O da) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi.
13. Allah, “Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın” dedi.
14. Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.”
15. Allah da, “Sen süre verilenlerdensin” dedi.
16. Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.”
17. “Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.”
18. Allah dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.”
19. “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.”
20. Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”
21. “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti.
22. Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
23. Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
24. Allah dedi ki: “Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.”
25. Allah dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.”
26. Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik).
27. Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır.
Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşunu anlatan bu ayetleri okuduğumuzda bu kovuluşun ekseninde cinsellik varmış gibi görünmektedir. Kendilerinden gizlenen avret yerlerinin açılması. Peki cinsellik bu kadar tehlikeli ve saçma sapan bir şey ise bu dünyada da kötü olmalıdır. Ancak dünyada bu cinsellik bizim yaşam tarzımızın bir parçası olarak bize sunuldu.
Bu durumda buradaki anlatımda başka manalar olmalı. Kelimelerin etimolojik anlamlarına bakacak olursak;
Adem kelimesi yokluk, hiç olan, olmayan ya da eksik olan, varlığı hissedilemeyen veya varlığı anlaşılamayan anlamındadır.
Havva kelimesi ise hayatiyet ve canlılık içerin anlamındadır.
Bu durumda bir tarafta varlığı hissedilemeyen ve anlaşılmayan diğer tarafta ise hayatiyet ve canlılık var. Adem ile Havva
Bu anlamda Adem’e ruh, Havva’ya ise beden diyebiliriz. Ruh, varlığı hissedilemeyen ve beden, hayatiyet ve canlılık içeren. Adem ile Havva’nın öyküsü bedende kendini bulan ruhun öyküsüdür.
Peki şeytanın Adem ile Havva’ya gizli olanı ve kendi avret yerlerini göstermesi ne demek? Avret kusurlu veya sakat olma anlamındadır. Böyle bakıldığında Adem ile Havva arasındaki ilişkide bir kusur var ancak böyle bir yaratımda bir kusur olamaz. Peki şeytanın harekete geçirmiş olduğu şey ne olabilir? Adem ile Havva yasak ağacın meyvesini yemişti. Ağaç; kökü secere. İki anlamı vardır bir ağaç iki soyağacı. Şeytan ruha ve bedene nasıl bir geçmişten geldiklerini mi gösterdi? Kim ve ne olduklarını mı gösterdi?
Aslında insanın cennetten kovulmasını sebep olan şey ruh ve bedenin bir araya geldiğinde neye muktedir olacaklarını, daha önce ne yapmış olduklarını ve böyle giderlerse neler yapabileceklerini bilgisinin açığa çıkmasıdır. Cennet cenna kökünden gelir ve korunmuş bahçe demektir.
Korunmuş bir bahçede ruh ve beden huzur içerisinde yaşıyorlardı. Görevlendirilmiş olan yani şeytan Allah’a şu sebepten karşı gelmişti. Allah insana özgür irade vermiş ve kendi ruhundan üflemişti. Bu anlamda insanın yaratım gücü vardı ki bu da çok tehlikeli olabilirdi. Diplerde karanlıkları da yaratabilir en üstlerde sevgiler de. Bu korkutucuydu. Ancak şeytanın göremediği ama Allah’ın gördüğü şey şuydu ki, yaratılmış insan eninde sonunda özündeki rahmaniyet nedeniyle dönüp dolaşıp bu rahmaniyete gelecek ve kul olacaktı.
Şeytan bu noktada erken davranarak ondan saklanması gerekeni yani gizli olanı ona gösterdi. Karanlığının ne kadar derinlere ulaşabileceğini gösterdi. Aslında insan kendinin ne kadar muktedir olduğunda korktu.
Ruh bedene baktı bedenin ölümlülüğünü gördü. Beden ruha baktı, ruhtaki saflığı ancak kendindeki karanlığı gördü. Aslında şeytan gizli olanın bir kısmını açık ederek bir kısmını da gizleyerek insanı kandırdı. İnsan var olduğu şeyden korktu. Ayette insan diyor ki sen bize yardım etmezsen biz kendine, nefsine zulmedenlerden oluruz. Çünkü sen bize bu kadar büyük bir güç verdin ancak biz bu gücü nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz.
Bedenim ölümlü, ruhum ölümsüz, bir anda karanlıkların dibinde bir anda sevgilerin en tepesinde olabiliyorum. Bu eksik bilgi ile insan cennetteki huzurunu kaybetti. Bu durumda insan Allah’tan yardım istedi ve Allah’ta dedi ki ben sizi dünyaya gönderiyorum. Bir süre birbirinize düşman olarak gideceksiniz. Peki birbirinize düşman olmak ne demek? Kadının erkeğe, erkeğin kadına düşman olması mı yoksa bedenin ruha, ruhun bedene düşman olması mı? Tabii ki bedenin ruha, ruhun bedene düşman olmasıdır.
Kabaca bu dünyada günah olarak işlenen şeyler ruhun ihtiyaçları ile bedenin ihtiyaçlarının çeliştiği bir noktada kişinin bedenin ihtiyaçlarını seçmesidir. Bedenin ihtiyaçlarına gereğinden fazla anlam yüklerseniz çalarsınız, çırparsınız, yalan söylersiniz, tecavüz edersiniz. Ruhun sonsuz bir merhamet ve sevgisi ile bu eylemler çelişir. Vazgeçmek, özgür bırakmak, sevmek.
Bu anlamda dünyaya özgür iradeyi rahmani bir şekilde kullanmayı öğrenmeye geldik.
Sevgiyle,