Kaza – Bela – Sıkıntı
Neden bu sıkıntılar var?
Derler ki; kişisel veya bütünün ruhsal planını için bu sıkıntılar daha en baştan murat edilmiştir.
Bu kötü bir şey değildir.
Peki bunların art arda gelmesi neden?
Dünyanın hızla değiştiğini ve bu değişim içerinde ise insanlık ve insanlık bilincinin de hızla değiştiğini görüyoruz.
Bu değişim sürecinde birçok bilgi açığa çıktı. Açığa çıkan bu bilgilere ise erişim çok kolay oldu.
İstediğimiz bilgiye, kitaba dakikalar içerinde internet üzerinden rahatlıkla erişebiliyoruz.
Hatta bu bilgilere birçoğumuz erişiyoruz da.
Her şey bu kadar açık, ortada ve erişilebilirken bu bilgilere kayıtsız kalınması ise pek alışılmış bir durum değil.
İnsanlar dünyada ve hayatta kaybolmuşlar.
Rahmani irade ise insanlara hayatları ve sonrası için bir şans vermek ister.
Bu kayıtsızlık ve kaybolmuşluk içerisindeki dünya hayatlarımıza bir düzensizlik, bir sıkıntı, bir musibet vermeli ki bizler de oturup düşünmeliyiz.
Böyle yaşamanın bir anlamı var mı?
Böyle var olabilmenin, böyle devam edebilmenin bir sonu var mı?
İşte bu düzensizlik, sıkıntı ve musibetin sebebi;
- bu kaybolmuşluk içerisinden uyandırmak,
- dünyaya gelişimizin ve dünyadan ayrılışımızın nedenlerini düşünebilmektir.
Bizim cehalet içerisinde olmamız yine de bizim dünyaya gelme amacımızla ilgili durumuzu değiştirmez.
Dünyaya gelmek çok büyük bir ayrıcalıktır.
Allah’ın insana verdiği çok büyük bir şanstır. Tabii dünyaya geliş amaçlarımıza uygun yaşayacaksak.
Yaşamadığımızda değerini bilmediğimiz bu hayatın da yükü de bir şekilde bize eklenir.
Dünyadaki anlam arayışına; dünyada zevk alınacak bir şey kalmadığında, eğlenceler ve oyalanmalar artık tat vermediğinde yapılacak bir işmiş gibi bakıyoruz.
Oysaki bütün amaç bu anlam arayışıyla yaşamaktı.
Hz. Ali’nin bir sözü vardır.
“Amel varken hesap yok, hesap varken amel yok.”
“Amel varken hesap yok” ne demek?
Eylemlerinizle, seçimlerinizle, davranışınızla, duruşumuzla hayatımızın akışını değiştirebileceğiniz süre boyunca hiç kimseye hesap vermeyeceğiniz.
Dolayısıyla kimin doğru, kimin yanlış, kimin haklı kimin haksız olduğu birbirine karışacaktır.
Ama hesap verme günü geldiğinde hesap varken de eylem, duruş ve tavırlarınızla da vereceğiniz hesabı değiştirme şansınız olmayacaktır.
Dolayısıyla dünya çok aldatıcıdır. Doğru yolda giden ile yanlış yolda giden, gerçek ve sahtenin birbirine karıştığı; en iyi koşullarda aynıymış gibi göründüğü bir yerdir.
Çoğunlukla sahte olanın, yanlış yolda yürüyenin bizden daha avantajlıymış gibi görünür, bizden daha başarılıymış gibi görünür.
Bu anlamda dünya hayatı bir mücadeledir.
Dünya üzerinde hayatta kalabilmek için yaptıklarımıza bir şey demeye gerek yok ancak; takva halinde kalabilmek yani klasik Sufi dilinde dünyanın benim asıl varoluş, yaratılış amacımı benden almasına izin vermemek anlamında yaptığımız mücadele yani günah olandan sakınmak, sıkıntılı şeylerden sakınabilmek bilincidir.
Günah nedir?
Dünyada en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin eylemlerimiz ve seçimlerimizin etkileri nedeniyle bizden uzak durması halidir. Nedir bu uzak durunlar? Allah’ın rahmet, merhameti ve sevgisi.
İşte kendimizi bu tür şeylerden sakınamadığımızda başımıza kaza, bela ve musibet gelir ki bu sıkıntılarla dünyanın anlamsızlığını görelim. Bu anlamsızlığın yerine ne koyacağımızı düşünelim.
Sevgiyle,